HOMOSİSTİNÜRİ (KLASİK HOMOSİSTİNÜRİ)

Homosistinüri: İdrarda artmış homosistin atılımı anlamında olmakla birlikte esas olarak sistatiyonin β-sentetaz enzim eksikliğine bağlı gerçekleşen ‘’klasik homosistinüri’’yi tanımlamak için kullanılır.

Bu hastalarda doğuştan enzim eksikliğine bağlı olarak vücutta homosisitein düzeyi artar.

Hastalığın dünyada görülme 1:200.000-335000 arasındadır. Akraba evlilikleri tüm metabolik hastalıklarda olduğu gibi bu hastalığında görülme sıklığını arttırmaktadır.

Hastalık anne ve babadan (otozomal resesif) genetik olarak geçer.

KLİNİK:

Gelişme geriliği, entellektüel gerilik: Gelişme geriliği genellikle ilk bulgu olarak görülmektedir.

Tedavisiz olgularda belirgin zeka etkilenmesi olur.

Erken tanı ve tedavi ile zeka etkilenmesi en az seviyeye indirilebilir.

Tedavi edilmeyen olguların %20’sinde nöbetler de görülebilmektedir.

Kişilik bozuklukları, anksiyete, depresyon, obsesif kompulsif bozukluk, psikotik epizotlar görülebilir.

Göz bulguları (Ektopia lentis, ağır miyopi): Miyopi genellikle birinci yılda ortaya çıkarken ektopia lentis (Göz merceğinin normal yerine oranla bir tarafa kayış gösterişi) tedavisiz olgularda ortalama 8 yaşında görülür.

İskelet Bulguları: Kol, bacak kemiklerinde uzama ve uzun boy bu hastalarda sık saptanır.

Olgular osteoporoza (kemik erimesine) yatkındır.

Bunun yanında skolyoz (omurga eğrilikleri), göğüs kemikleri, ayak kemiklerinde eğrilikler görülebilir.

Damar Bulguları: En önemli hayati tehlikeyi oluşturan durumdur.

Artmış homosistein vücut damarlarında hasara yol açar. Bu hasarlı yerlerde kan pıhtılaşması oluşabilir. Oluşan pıhtılaşma inme gibi hayatı tehdit eden durumlara neden olabilir.

Bu hastalarda cerrrahi işlem öncesi vücut sıvı dengesi iyi ayarlanmalı belli anestezikler kullanılmamalıdır. Aksi halde pıhtılaşma riski artabilmektedir.

Tüm klinik bulgular kendi içinde farklılıklar gösterebilir.

TANI:

LAboratuvar tetkikleri ile tanı konulabilmektedir:

1.Kanda artmış homosistin, total homosistein, homosistein-sistein disülfitleri ve metionin düzeyleri artması hastalık tanısı için önemlidir.

2. Azalmış sistatiyonin β-sentetaz enzim aktivitesi gösterilmesi

3.Genetik tanı: 21q22.3 kromozomda kodlanan CBS geninde mutasyon gösterilmesi

TEDAVİ:

Bebeklik döneminde erken tanı koymak ve tedavi başlamak klinik seyri önemli derece olumlu etkilemektedir.

Hastalarda proteinden ve metionin adlı aminoasitten kısıtlı diyet verilmesi gerekmektedir.

Betain tedavisi, B12, folat desteği önemlidir.

B6 vitamin yanıtlı ve B6 vitamini yanıtsız tipleri vardır. B6 vitamini yanıtlı olgularda B6 vitamin tedavisi verilir. B6 vitamini yanıtlı tipin her zaman olmamakla birlikte kliniği daha hafif seyreder.

Tedavinin amacı kanda artmış homosistein seviyesini düşük tutmaktır.

Metionin amino asidi seviyesinin aşırı yükselmesinin önüne geçilmelidir. Tedavide yükselen metionin seviyesi beyin ödemine ve sinir sisteminin olumsuz etkilenmesine neden olabilir. Diyete uyum bu açıdan çok önemlidir.

Homosisteinden sistin amino asidi bu hastalarda sentezlenmediğinden seviyesi normal sınırlarda olmalıdır. Gerekirse suplementasyonu sağlanmalıdır.

Homosistinüri tanı, tedavi ve takibi için merkezimize başvurabilirsiniz. Merkez bilgilerimiz için tıklayınız.

Bu konu hakkında bize soru sorabilirisiniz.

Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: image.png
Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: ekran-resmi-2024-10-25-11.42.43-1.png

GLUTARİK ASİDÜRİ TİP 1

Lizin ve Triptofan amino asitlerinin metabolizması bozukluğudur.

Glutaril-KoA dehidrogenaz adlı verilen enzimin eksikliğine bağlı kan, idrar ve beyin omurilik sıvısında glutarik asit, 3-hidroksiglutrik asit ve glutarilkarnitin birikir.

Biriken maddeler sinir sistemine olumsuz etkileri hastalığın klinik bulgularına neden olmaktadır.

Hastalık anne ve babadan otozomal resesif genetik geçişlidir.

KLİNİK:

Hastaların doğum sonrası büyüme gelişmesi normal seyrederken (6ay- 5yaş) katabolik süreç (vücut metabolizma hızını arttıran durumlar) (aşılama, ateş yüksekliği, enfeksiyonlar gibi) sonrası ani ortaya çıkan (sinir sisitemi hasarlanması) geri dönüşsüz ensefalopati, nöbet, elde edilmiş gelişimlerin kaybı (konuşma ve hareketlerde) meydana gelir. Bu katabolik süreç oluşmadan hastanın tanısını koyup tedavisini başlamak oldukça önemlidir.Etkilenen hastalarda yürüme, beslenme problemleri, nöbet, zeka etkilenmeleri olur.

Bir kısım hasta ise daha nadir olmakla birlikte kas kuvveti zayıflığı (hipotoni), gelişim geriliği, hareket ve duruş bozukluğu bulguları görülebilir. Bu tablodaki hastaya yanlışlıkla diskinetik serebral palsi tanısı konabilir.

Doğumdan itibaren olan baş çevresi büyüklüğü, bu hastalarda görülmektedir. Beyin MR görüntülemede hastalığıa özgü tipik bulgular bu hastalık için oldukça tanı koydurucudur.

TANI:

Tandem: C5 DC (Glutaril) yüksekliği İdrar organik asitlerinde; artmış glutarik asit, 3-hidroksiglutrik asit tanı için önemlidir.

Beyin MR görüntüleme bulguları hastalık için tipiktir.

Genetik analiz (GCDH geni) ile de tanı konulabilir.

TEDAVİ VE KORUMA:

Lizin ve Triptofandan kısıtlı diyet tedavinin temelini oluşturur.

Ayrıca karnitin, riboflavin (B2 vitamini) verilmektedir.

Hayatın özellikle ilk 5 yılında beyin hasarlanmasından korumak esastır. Bu yaştan sonra sinir sistemini ani hasarlanmaya daha dirençli hale gelir.

Akut kötüleşmelerin önüne geçmek için ateş yüksekliği, kusma gibi durumların agresif tedavi edilmesi gerekmektedir.

Nöbet bulguları olan olgulara nöbet ilaçları verilebilmektedir. Kas kasılmaları için fizik tedavi önemlidir. Beslenme, yutma güçlüğü olan olgularda tüp ile beslenme yapılması gerekebilir.

Akut beyin hasarlanması sonrası verilen tedavilerde sinir sistemi bulguları tedavi olmaz.

Glutarik asidüri tip1 tanı, tedavi ve takibi için merkezimize başvurabilirsiniz. Merkez bilgilerimiz için tıklayınız.

Bu konu hakkında bize soru sorabilirisiniz.

Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: image.png
Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: ekran-resmi-2024-10-25-11.42.43-1.png

AKÇA AĞAÇ ŞURUBU İDRAR HASTALIĞI (MAPLE SYRUP URINE DISEASE) (MSUD HASTALIĞI)

Dallı zincirli aminoasit (Valin, Lösin, İzolösin) metabolizmasında kaynaklanan problem sonucu meydana gelir.

Esas bulguların oluşmasında lösin ve metabolitlerinin birikimi sonucu görülür.

Hastalık anne babadan otozomla resesif olarak kalıtılmaktadır.

Akut tabloda valin, lösin, izolösin yanında artmış organik asitler (a ketoasitler) saptanır

Dallı zincirli a ketoasit dehidrogenaz kompleks aktivitesinde sorun mevcuttur.

Dallı zincirli a ketoasit dehidrogenaz kompleksin E1, E2, E3 komponentleri mevcuttur.

E1: Tiamin pirofosfat bağımlı dekarboksilaz (a ve b komponenti var)

E2: Dihidrolipoil açiltransferans

E3: Dihidrolipoil dehidrogenaz

Bu kompleklerin her birininin sentezindeki sorun hastalığa yol açar.

KLİNİK:

Hastalığın farklı klinik formları mevcuttur.

1. Klasik MSUD:

Yaşamın 1. Haftasında başlayan:

-Uyku hali, beslenmede azalma,

-İlerleyici bilinç kaybı, anormal el kol hareketleri,

-Bulantı, kusma

-Kas tonusunda azalma ve artmalar (hipotoni, hipertoni)

-Nöbet, koma

-İdrarda akçaağaç kokusu (çemen)

Bu hastalarda enzim aktivitesi çok düşüktür.

Tiamin vitamini tedavisine yanıt yoktur.

2. İntermediate MSUD:

Geç başlangıçlı benzer semptomlarla gelirler

Enzim aktivitesi klasik tiplere göre nispeten daha fazladır.

Tiamin vitamini tedavisine yanıt genelde yoktur.

3. İntermitant (aralıklı) MSUD:

Aralıklı denge sorunları, kusma ve ketoasit atakları varıdr.

Enzim aktivitesi %5-20 kadardır.

Ara dönemlerde sağlıklıdır.

Tiamin vitamini tedavisine yanıt genelde yoktur.

4. Tiamin yanıtlı MSUD:

Enzim aktivitesi %2-40

Farmakolojik dozlarda tiamine yanıtı vardır 10 mg/kg/gün (50-300 mg/gün)

5. E3 komponent eksikliği:

Enzim aktivitesi %0-25

Piruvat dehidrogenaz kompleks ve 2-oxoglutarat dehidrogenaz kompleks (mitokondriyal dehidrogenazlar) aktivitesinde de azalma vardır

Yenidoğan döneminde döneminde asidoz ve ilerleyici ensefalopati tablosu mevcuttur.

Diğer hastalardan farklı olarak belirgin Laktik asidoz mevcuttur.

TANI:

Akut tabloda kanda valin, lösin, izolösin yanında artmış a ketoasitler (2-ketoizokaproat, 2-oxo-3-metilvalerat (Akçaağaç kokusunu verir), 2-oxoizovalerat, 2-hidroksiizovalerat, 2-hidroksiizokaproat, 2-hidroksi-3-metilvalerat) saptanır.

Özellikle Lösin artışı hastalarda Lösin ensefalopatisi tablosuna yol açabilir.

E3 komponent patolojilerinde (mitokondriyal dehidrogenazların etkilenmesine bağlı) plazmada laktat, piruvat, alanin artışı; idrarda artmış laktat, piruvat, 2-oxoglutarat, 2-hidroksiizovalerat, 2-hidroksiglutarat

Kanda asidite artmıştır (metabolik asidoz)

Kan ve idrar tahlillerinde keton atılımı mevcuttur.

Kan şekeri düşüklüğü (hipoglisemi) görülebilir.

Genetik analiz (BCKDHA, BCKDHB, DBT) ile de tanı konulabilir.

TEDAVİ:

Kısıtlı lösin, izolösin ve valin alımı ile lösin ve metabolitlerinin oluşumu önlemek

Bir yandan da yeterli miktarda dallı zincirli aminoasit alımı büyüme ve doku onarımı için gerekli

İzolösin ve valin amino asitlerinin yeterli alımı sağlanmalıdır

Amaç büyüme gelişme için yeterli kalori, protein, vitamin ve elementlerin alınması ve normal büyüme ve gelişmeyi devam ettirip metabolit oluşumunu önlemek

Doğal proteinlerden kısıtlı diyet alan olgularda vitamin desteği vermek önemlidir.

Tiamin vitamini yanıtlı olgularda tiamin kullanılabilir.

Akut lösin ensefalopati tablosunda kan lösin değerinin çok arttığı durumlarda diyaliz yapılması gerekebilir.

MSUD tanı, tedavi ve takibi için merkezimize başvurabilirsiniz. Merkez bilgilerimiz için tıklayınız.

Bu konu hakkında bize soru sorabilirisiniz.

Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: image.png
Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: ekran-resmi-2024-10-25-11.42.43-1.png

NİEMANN PİCK TİP C HASTALIĞI

Genetik, ilerleyici, geri dönüşümü olmayan, sinir sistemini ve diğer organları tutan bir lizozomal lipid depo hastalığıdır.

Hastalı anne ve babadan genetik olarak geçiş göstermektedir.

Kendine özgü bir fizik muayene, laboratuvar veya MR belirteci olmaması hastalığın tanısının konulmasında zorlaştırmaktadır.

Erken tanı konulması durumunda nörolojik bulguların başında miglustat tedavisi başlanma şansı yakalanabilir. Erken tedavi bulguların önüne geçilmesinde en önemli etkendir.

Hücre içi lipid metabolitlerinin taşınmasından sorumlu (NPC1 NPC2) yapılarda sorun mevcuttur.

Son derece geniş klinik yelpazede karşımıza çıkabilir. Hastalığa özgü olmayan farklı nörolojik ve sistemik bulgular mevcut. Farklı yaşlarda ortaya çıkan semptomlar mevcuttur.

Doğum öncesinden erişkin döneme kadar her dönemde bulgu verebilir

Bulguların şiddeti çok değişkendir. Kardeşlerde bile tablolar çok farklı olabilir. Bu nedenlerle NPC tanısı konulması sıklıkla gecikir.

Tedavinin hangi aşamada başladığı hastalığın klinik şiddeti için çok önemlidir. Mümkün olan en erken dönemde tedaviye başlanmalıdır.

KLİNİK BULGULAR

Uzamış yenidoğan sarılığı, dalak, karaciğer büyümesi, akciğer hastalıkları görülebilir. Kanamayı durduran kan pulcukları (trombosit) sayısında düşüş (trombositopeni) saptanabilir.

Nörolojik bulgular:

  • Yukarı bakış kısıtlılığı önemli bulgulardan biridir.
  • Ani kas kuvvetinde kayıplara bağlı düşmeler
  • Denge sorunları
  • Yutma güçlükleri
  • Sinir sistemi gelişiminde gerilik
  • Epilepsi (nöbet)
  • İşitme kaybı
  • Psikiyatrik bulgular görülmektedir.

TANI

Kesin tanı genetik analiz ile konulmaktadır.

NPC1 (hastaların %95’i) (18q11-q12) (>300 farklı mutasyon var)

NPC2 (hastaların %4’ü) (14q24.3) (18 farklı mutasyon var)               

TEDAVİ

Miglustat:

NPC’nin tek etkili tedavi yöntemi substrat redüksiyon tedavisidir

Bu amaçla çocuklarda ve erişkinlerde miglustat (N-butyldeoxynojirimycin) kullanılır.

Nörolojik bulguların başında başlanması tedavi yanıtlılığı için önemlidir.

Hiç nörolojik bulgusu olmayanlarda uzun süre semptom görülmeyebilir

Yaşam süresi nörolojik bulguların şiddeti ve başlama zamanı ile ilişkili

Yutma güçlüğü ve buna bağlı besinlerin akciğere kaçması: En önemli ölüm nedenidir

Miglustat başlamak hasta yaşam süresini anlamlı olarak arttırmaktadır.

Ancak nörolojik bulguları erken başlayanlarda tedavinin etkinlik daha azdır.

Niemann Pick Tip C tanı, tedavi ve takibi için merkezimize başvurabilirsiniz. Merkez bilgilerimiz için tıklayınız.

Bu konu hakkında bize soru sorabilirisiniz.

Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: image.png
Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: ekran-resmi-2024-10-25-11.42.43-1.png

TİROZİNEMİ TİP 2 (OKÜLOKUTANÖZ TİROZİNEMİ)

Tirozin aminotansferaz (TAT) enzim eksikliğine bağlı gelişir.

Kromozom 16q22.1-q22.3 TAT gen mutasyonu bağlı ortaya çıkar.

Hastalık anneden ve babadan otozomal resesif olarak kalıtılır.

Palmoplantar hiperkeratoz denilen el içi ayak tabanında deri bulguları, gözde herpetiform korneal ülserler denilen karneal etkilenme ve zeka etkilenimi gözlenir.

Karaciğer ve böbrek tutulumu olmaz.

Göz bulguları ilk aylarda, cilt bulguları 1 yaş civarında görülür.

Belirgin hipertirozinemi görülür (plazma tirozin seviyesi 500 µmol/L üzerindedir).

İdrarda p-hidroksifenilpiruvat, p-hidroksifenillaktat, p-hidroksiasetat artmıştır. N-asetiltirozin, 4- tiramin de idrar organik asitlerinde artmış olabilir.

Tedavide tirozin ve fenilalanin kısıtlı diyet önerilir.

Tedavi edilmemiş annelerin bebeklerinde, mikrosefali ve gelişim geriliği tanımlanmıştır (maternal tirozinemi).

Tirozinemi tip 2 tanı, tedavi ve takibi için merkezimize başvurabilirsiniz. Merkez bilgilerimiz için tıklayınız.

Bu konu hakkında bize soru sorabilirisiniz.

Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: image.png
Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: ekran-resmi-2024-10-25-11.42.43-1.png

KRABBE HASTALIĞI (GLOBOİD HÜCRE LÖKODİSTROFİSİ)

Krabbe hastalığı merkezi sinir sistemini tutan doğuştan bir metabolik hastalıktır.

Galaktoseramidi (sinir sisteminde bulunan myelin adı verilen sinir kılıfının yapısında yer alan bir madde) hücrelerde bulunan lizozom adı verilen yapılar içinde parçalanmasını sağlayan galaktoseramidaz (galaktoserebrosidaz, serebrozis b-galaktosidaz) enzim eksikliğine bağlı oluşur.

Hastalık otozomal resesif olarak anneden ve babadan geçer.

Galaktoseramidaz geni (GALC) 14q31 kromozomda yer alır. Bu gendeki mutasyonlar hastalığın ortaya çıkmasına neden olur.

Toplumda görülme sıklığı 100.000-200.000 doğumda 1 olduğu belirtilmektedir.

Olguların %85’inden fazlası klasik infantil form denilen bulguların ilk bir yıl içinde başladığı formdur.

Klasik İnfantil Form:

İlk bulgular genellikle ilk 3-6 ayda başlar.

Başlangıç bulguları huzursuzluk, ağlama, kusma, beslenme problemleri, ışığa ve sese karşı kasılmalardır.

Ara ara olan ve nedeni açıklanamayan ateş yüksekliği bu olgularda sık görülür.

Olgularda ilerleyen dönemlerde nöbetler görülebilir.

Ateş yüksekliği ve aşırı salya oluşması da bu hastalarda sık görülür.

Beynin belli bölgelerinin etkilenmesine bağlı kaslarda zayıflık ve körlük meydana gelebilir.

Klasik formlarında hastaların ortalama yaşam süresi genellikle 2 yaştır.

Hastalar genellikle solunumsal problemleri, salya ve yediklerinin soluk borusuna kaçması nedeni ile kaybedilmektedir.

Geç infantil ve juvenil form:

Geç başlangıçlı formunun tanısının konulması klasik hastalara göre çok daha zordur.

15 ay ile 10 yıl arasında bulgular görülmeye başlar.

Çoğu olgu 5 yaşından önce bulgu verir.

İlk bulgu genellikle yürüme bozukluğudur.

Denge problemleri bacaklarda sinirsel sorunlara bağlı yürüme sorunları ortaya çıkar.

Göz sinirlerinin etkilenmesine bağlı görme kaybı bu olgularda sık görülmektedir.

Başlangıç yaşı ve zeka etkilenmesi ve etkilenme derecesi hastadan hastaya değişiklik görülebilir.

Tanı:

Manyetik rezonans görüntülemede (MR) ve Bilgisayarlı tomografide (BT) beyinde etkilenmiş alanların görülmesi hastalığın tanısı açısından önemlidir.

Kanda enzim eksikliğinin gösterilmesi ve genetik mutasyon analizi kesin tanı konulmasında önemlidir.

Tedavi:

Hastalığın kesin tedavisi yoktur.

Destek tedavisi olarak ağrı kesici tedaviler verilebilir.

Kemik iliği veya kord (göbek bağı) kanı nakli bulguların başlamasını önlemede veya hastalığın ilerlemesini önlemede geç başlangıçlı formlarda işe yarabileceği belirtilmektedir.

Ağır bulguları olan bebeklerde kemik iliği naklinin etkinliği zayıf olmakla birlikte anne karnında tanı alan olgularda yenidoğan döneminde kemik iliği nakil yapılmasının (12-44. gün) faydalı olabileceği belirtilmektedir.

Krabbe hastalığı tanı ve takibi için merkezimize başvurabilirsiniz. Merkez bilgilerimiz için tıklayınız.

Bu konu hakkında bize soru sorabilirisiniz.

Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: image.png
Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: ekran-resmi-2024-10-25-11.42.43-1.png

SEREBROTENDİNÖZ KSANTOMATOZİS (STK)

STK her birinin başlangıcı ve ciddiyeti farklılık gösteren, hastalığa özgü bir dizi tabloya neden metabolik bir hastalıktır.

STK nadir ve gerçekte olduğundan daha az tanı konulan otozomal resesif bir bozukluktur. Hastalık anne ve babadan otozomal resesif olarak geçer.

STK’ya mitokondri enzimi olan “27-hidroksilaz”ı kodlayan CYP27A1 genindeki mutasyonlar neden olur.

STK’da görülen ayırt ettirici tablolar arasında süt çocukluğunda ya da erken çocuklukta başlayan diyare (ishal), çocukluk çağında ortaya çıkan katarakt, tendon ksantomları ve ilerleyici nörolojik bozulma vardır.

STK’nın değişkenlik gösteren ve birden fazla sistem üzerinde görülen etkileri tanının konulmasında güçlüğe neden olmaktadır.

Bu belirti ve bulguların başlangıçları ve ağırlığı değişkenlik gösterir ve tüm hastalarda hastalığı tanımlayan 4 tablonun hepsi birden olmayabilir.

Ayrıca, hastalığı tanımlayan tablolar farklı organ sistemlerini etkilediğinden, hastaların farklı dallardaki uzmanlara başvurma olasılığı yüksektir ve bu da tanıyı geciktirmekte ve gerçekte olduğundan daha düşük oranda tanı konmasına neden olmaktadır.

STK olgularının yaklaşık yarısında kronik diyare (ishal) geliştiği düşünülmektedir.

Seçili olgu serilerinin sistematik bir incelemesi, STK hastalarında kronik diyare sıklığının %48 olduğunu göstermiştir.

Birçok hasta için diyare en erken bulgudur. Diyare genellikle çocukluk ve süt çocukluğu başlangıçlı olarak tanımlanır, ancak tanı konulmamış hastalarda erişkinlikte de devam edebilir. Tanı konmadan önce hastalar ve onlara bakmakla yükümlü kişiler kronik diyare nedeni ile sık olarak uzmanlara başvururlar.

Tendon ksantomları STK’nın ayrıcı özelliğidir. Tendon ksantomları STK olgularının yarısından fazlasında oluşur. Tendon ksantomları sıklıkla 10-30 yaşları arasında ortaya çıkar ve en sık olarak aşil tendonu etkilenir.  STK’da tendon ksantomları, kolestanol, kolesterol ve diğer lipidleri içeren makrofajların tendonları infiltre ederek, bağ dokudaki kollajen liflerini bozmaları ile oluşur. Serum trigliserid ve kolesterol seviyeleri normal olup tendon ksantomu olan tüm hastalarda STK’dan şüphelenilmelidir.

Birçok STK olgusunda açıklanamayan iki taraflı juvenil (sonradan çocukluk çağında ortaya çıkan) katarakt gelişir.

Gençlik döneminde başlayan açıklanamayan kataraktlar STK tanısının konmasında önemli bir fırsattır. STK’da kataraktlar tipik olarak erken başlangıçlı ve iki taraflıdır. Kataraktlar sık olarak 4-18 yaş arasında ortaya çıkar.

Tedavi edilmemiş STK ilerleyici nörolojik sorunlara neden olabilir

İlerlemiş STK hastaları beynin birçok bölgesindeki lipit birikintilerinin ve beyaz cevher kaybının bulgularını gösterirler.

Tanısı atlanan ya da geciken STK Hastaları erişkinlik yaşamlarının ilk yıllarında zihinsel ve fiziksel yetersizlikle yüz yüze kalabilir.

STK’da hastalar genellikle okul çağında geldiklerinde zihinsel yetersizliğin ilk belirtileri vardır. Hastalar yirmili ve otuzlu yaşlarına geldiklerinde zihinsel yetersizlik demansa (unutkanlık) ilerleyebilir.

Erken nörolojik belirti ve bulgular gözden kaçabilir ve kolaylıkla başka sorunlarla karışabilir.

STK hastalarında nöbetler de sık görülür. Tanı konulduğu sırada hastalarda %24 ile %34 arasında değişen oranlarda epilepsi (nöbet) vardır ve başlangıç yaşı hastalar arasında değişkenlik gösterir.

Eğer erken tanı konulup uygun tedavi verilmezse, STK ilerleyerek ciddi fiziksel ve zihinsel yetersizliğe neden olabilir.

TANI:

STK’nın taramasında kullanılan öncelikli biyokimya testi kanda kolestanol testidir.

STK kanda kolestanol seviyesinin yükselmesine neden olur. Normale göre kolestanol seviyelerinin ≥5-10 kat artmış olması yüksek derecede

STK’ya özgü bir durumdur ve hasta bir klinik genetik ya da metabolizma uzmanına yönlendirilmelidir.

Birden fazla sistemi tutma özelliği nedeni ile, STK halen farklı dallardan bir uzmanlar grubu tarafından tedavi edilmektedir.

Genetik analiz ile de tanı konulabilir.

TEDAVİ:

SKT’da vücutta sentezlenemeyen kolik asit ve kenodeoksikolik asit gibi ilaçlar ağız yoluyla hastaya verilerek hastalığın önüne geçilebilir. Erken tanı tedavinin etkinliği özellikle nörolojik etkilerin önüne geçebilmek için önemlidir.

SEREBROTENDİNÖZ KSANTOMATOZİS tanı, tedavi ve takibi için merkezimize başvurabilirsiniz. Merkez bilgilerimiz için tıklayınız.

Bu konu hakkında bize soru sorabilirisiniz.

Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: image.png
Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: ekran-resmi-2024-10-25-11.42.43-1.png

TİROZİNEMİ TİP 1 (HEPATORENAL TİROZİNEMİ)

Tirozinemi tip 1 bir tür amino asit metabolizması bozukluğudur. Tirozinemi tip 1 hastaları, yedikleri gıdalardan tirozin adı verilen bir amino asidi parçalamada sorun yaşarlar.

Tedavi edilmezse, durum ciddi karaciğer hastalığına ve diğer ciddi sağlık sorunlarına neden olur.

Hastalık anne ve babadan otozomal resesif şekilde genetik olarak geçer.

Tirozinemi 1, fumarilasetoasetaz (FAH) adı verilen bir enzim eksik olduğunda veya düzgün çalışmadığında ortaya çıkar.

FAH çalışmadığında tirozini parçalayamaz. Tirozin ve diğer zararlı maddeler daha sonra kanda birikir. Süksinil aseton birikimi bunlar içinde en önemli olanıdır.  

Kanda süksinil aseton biriktiğinde ciddi karaciğer ve böbrek hasarına neden olur. Ayrıca halsizlik veya ağrı krizlerine de neden olabilir.

Semptomlar kişiden kişiye büyük ölçüde değişebilir. İki tip tirozinemi vardır.  Daha yaygın olan tip yenidoğan (infantil tip) döneminde görülen tiptir. Daha az yaygın olan tip daha büyük çocuklarda ve yetişkinlerde görülen tiptir.

İnfantil tip tirozinemi 1:

Bebekler genellikle yaşamın ilk birkaç ayında durumun etkilerini gösterir. İlk belirtilerden bazıları şunlar olabilir:

  • İshal ve kanlı dışkı
  • Kusma
  • Zayıf kilo alımı
  • Aşırı uyku hali
  • Sinirlilik
  • Deride veya idrarda “lahana benzeri” koku
  • Karaciğer sorunları yaygındır. Şunlara yol açabilirler:

Büyük karaciğer

Cildin sararması

Kolayca kanama ve morarma eğilimi

Bacak ve karın şişmesi

Karaciğer yetmezliği

  • Böbrek sorunları da olur ve şunlara yol açabilir:

Raşitizm (kemik incelme durumu)

Yürümede gecikmeler

Bazı bebeklerin şunları içeren bölümleri de vardır:

  • Özellikle bacaklarda ağrı veya halsizlik
  • Solunum Problemleri
  • Nöbetler
  • Koma, bazen ölüme yol açar.

Erken ve hızlı tedavi edilemeyen bebekler ciddi karaciğer ve böbrek sorunları nedeniyle kaybedilebilir.

Çocuklarda tirozinemi 1 (“kronik” tip):

Kronik tipte çocuklar genellikle 2. aydan sonra sonra semptomlar yaşamaya başlar. İlk belirtilerden bazıları kilo almada zorluk ve kusma ve ishal atakları olabilir. Zamanla, durum karaciğer, böbrek ve sinir sisteimi sorunlarına neden olabilir.

Karaciğer bulguları: Durum tedavi edilmezse, nodüler siroz meydana gelebilir. Bu zamanla kötüleşir ve karaciğer yetmezliğine yol açabilir. Tedavi edilmezse birçok çocuk 10 yaşından önce karaciğer yetmezliği veya karaciğer kanseri geliştirir. İlaçlar erken başlandığında çoğu çocukta karaciğer yetmezliğini önleyebilir.

Böbrek bulguları: Tedavi edilmeyen çocuklarda ciddi böbrek sorunları ortaya çıkabilir. Böbrekler düzgün çalışmadığında kusma, halsizlik ve ateş nöbetleri olabilir. Kemiklerde incelme durumu olan raşitizm böbrek hasarı olan çocuklarda ortaya çıkabilir. İlaç tedavisi çoğu çocukta böbrek problemlerini önleyebilir.

Nörolojik krizler: Bazı çocukların kollarında, bacaklarında veya vücudun diğer kısımlarında güçsüzlük, ağrı veya uyuşma dönemleri vardır. Solunum sorunları ve hızlı kalp atışı da olabilir. Bazı çocukların komaya yol açabilecek nöbetler vardır. İlaç tedavisi çoğu çocukta nörolojik kriz ataklarını durdurabilir.

Diğer bulgular: Az sayıda çocukta kalp sorunları olmuştur. Bazı hastalarda yüksek tansiyon görülebilir.

Tanı:

İdrarda ve kanda süksinilaseton artışı ile birlikte KC ve böbrek tutulumu olması tirozinemi tip 1 için patognomoniktir.

Plazmada artmış tirozin, metionin ve fenilalanin konsantrasyonu vardır. Kord kanında bakılan tirozin seviyesi normal saptanabilir.

İdrarda tirozin metabolitlerinin atılımı: artmış p-hidroksifenilpiruvat, p-hidroksifenillaktat, p-hidroksifenillaktat idrar organik asitlerinde saptanabilir.

İdrarda delta ALA artışı süksinilaseton ile delta ALA dehidrataz enziminin KC ve eritrositlerde baskılanmasıyla artar.

Azalmış FAH enzim aktivitesi deri ve fibroblast kültüründen bakılabilir.

FAH geninde (15q25.1) analizi ile de tanı konulabilir.

Tedavi:

Akut yönetimde, solunum desteği, sıvı replasmanı, kanma diyatezi için kan ürünleri önerilir.

Para hidroksifenilpiruvik asit dioksijenaz (p-HPPH)’i baskılayan Nitisinon (Orfadin, Tisinon 5 mg/10 mg) [2-(2-nitro-4-trifluoro-metilbenzoil)-1,3 sikloheksanedion] (NTBC) tirozin yıkımını ikinci basamağından durduru. Böylece fumarilasetoasetat oluşumu ve onun süksinilasetoasetata dönüşümü engellenmiş olur.

Nitisinon tedavisi kanda tirozin miktarını arttırdığı için olgulara ayrıca tirozinden ve fenilalaninden kısıtlı diyet verilmesi gerekmektedir. Böylede korneada tirozin kristalleri oluşumu engellenmiş olur.

Nitisinon tedavisine yanıtsızlık: Genellikle 1 hafta içinde laboratuvar düzelme beklenir. Eğer aksi olur idrar ve kan süksinilaseton düzeyi ısrarlı yüksek ise doz arttırılabilir. Tedavi ilerleyen yanıtsızlıkta KC nakli düşünülmelidir.

Tirozinden fakir diet: Nitisinon, tirozin yıkımını engellediği için kanda tirozin seviyesi yükselir. Tirozin kristallerinin korneada birikmesine bağlı fotofobi oluşmaktadır. Diyette fenilalanin ve tirozinden kısıtlı vejeteryan diyet yapılmaktadır. Plazma tirozin seviyesi 200-500 mmol/L düzeyinde tutulması amaçlanmaktadır.

Göz komplikasyonları tirozinin 800mmol/L altında olması ile önlenebilir.

KC transplantasyonu: Nitisinon tedavisine yanıtsızlık veya KC yetmezliği veya karaciğer kanseri durumunda kesin tedavi yöntemi KC transplantasyonudur.

AFP yükselmesi dikkatli incelenmeli 10mm üzerindeki nodüllerde transplant düşünülmelidir.

İkincil koruma: Renal tubuler fanconi sendromuna sekonder karnitin eksikliği görülebilir. Bu durum iskelet kası güçsüzlüğüne neden olur. Tubuler hasara bağlı osteoporoz ve rikets görülür. Olgularda fosfat dengesi ayarlanmalı ve 25 OH D vitamini verilmelidir.

Tirozinemi tanı, tedavi ve takibi için merkezimize başvurabilirsiniz. Merkez bilgilerimiz için tıklayınız.

Bu konu hakkında bize soru sorabilirisiniz.

Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: image.png
Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: ekran-resmi-2024-10-25-11.42.43-1.png

NİEMANN-PİCK A/B (SFİNGOMYELİNAZ EKSİKLİĞİ)

Niemann Pick hücre içinde bulunan lizozom adı verilen yapıların içinde yer alan sfingomyelinaz adlı enzimin genetik olarak doğuştan eksikliği sonucu ortaya çıkan bir metabolik hastalıktır.

Hastalıkta sfingomiyelinaz enzminin çalışamaması sonucu hücrelerde sfingomiyelin adlı maddenin birikimi meydana gelir. Bu birikim hastadaki şikayetlerin ve bulguların sebebidir.

Hastalık anne ve babadan genetik olarak otozomal resesif şekilde kalıtılır.

Hastalık klinik bulgularına göre ağır olan Niemann Pick A ve hafif klinik ile seyreden Niemann Pick B olarak iki gruba ayrılır.

Niemann Pick Tip A:

Niemann Pick A hastalığı, çocukluk döneminde görülür ve sinir sistemi bulgularının ön planda olduğu ve erken yaşta hasta kayıplarına neden olan formudur.

İlk semptomları genellikle yaşamın 3. ayda başlayan karaciğer ve dalak büyüklüğüdür. İlerleyen dönemlerde karaciğer ve dalak çok büyük hale gelir.

Sinir sistemi tutulumu nedeni ile hastalarda psikomotor gelişim 12. ay seviyesini geçemez. İlerleyen yaşlarda kazanılmış beceriler kaybolmaya başlar. Hastalarda ağır nöromotor gelişme geriliği vardır.

Başvuru anında kas kuvveti zayıflığı hafif olabilmekle birlikte zamanla kas kuvveti kaybı ilerler. Buna bağlı beslenme problemleri ve büyüme geriliği ortaya çıkar.

Bazı olguların göz muayenelerinde göz dibinde lipit birikimine bağlı “Kiraz lekesi” bulgusu saptanabilir.

Akciğerde sfingomiyelin birikimi nedeniyle tekrarlayan akciğer enfeksiyonları ve solunum yetmezliği görülür.

Niemann Pick Tip A olguların ortalama yaşam süresi 3 yaş olarak bildirilmektedir.

Niemann Pick Tip B:

Niemann Pick tip A’ya göre daha geç ortaya çıkan ve daha ılımlı seyreden formdur.

Dalak ve karaciğer büyüklüğü ile seyreder, karaciğer bulguları genellikle sabit seyreder.

Akciğer fonksiyonlarda kademeli kötüleşme (interstisyel akciğer hastalığı) görülebilir bu açıdan olguların takip edilmesi önemlidir.

Olguların bazılarında kemik erimesi (ostepeni) görülebilir.

Olgularda hiperlipidemiye yatkınlık nedeni ile ateroskleroz (damar sertleşmesi) riski ilerleyen yaşlarda sağlıklı insanlara göre artmıştır. Düşük HDL (iyi kolesterol) seviyesi, artmış trigliserid ve LDL (kötü kolesterol) seviyesi saptanmaktadır.

Dalak büyümesine bağlı kan pıhtılaşmasında görev alan kan pulcukları (trombositler) azalabilir. Buna bağlı hastalarda travmalara bağlı kolay kanama şikayetleri olabilir.

Dalak büyümesine bağlı karın ağrısı görülebilir.

Sinir sistemi bulguları Niemann Pick Tip A’ya göre daha az sıklıkla karşılaşılır. İleri yaş grubunda (2-7yaş) sinir sistemi bulguları daha sık görülmektedir.

Olguların 1/3’ünde göz dibi bakısında kiraz lekesi görülebilir.

TANI:

Sfingomyelinaz enzim aktivitesinin azalmış olduğunun tayini veya

SMPD1 geninde anlamlı mutasyon saptanması tanı koydurur.

Kemik iliğinin mikroskobik incelemesinde lipit yüklü makrofaj hücreleri saptanabilir.

TEDAVİ:

Son yıllarda enzim yerine koyma tedavisi (OLİPUDASE ALFA,) Niemann Pick Tip A/B hastaları içni kullanılmakta ve umut verici sonuçlar vermektedir. Hastalarda kan değerlerinde iyileşme karaciğer dalak hacimlerinde küçülme akciğer tutulumunda belirgin iyileşme sağlmaktadır.

Niemann Pick A/B hastalığı tanı, tedavi ve takip için merkezimize başvurabilirsiniz. Merkez bilgilerimiz için tıklayınız.

Bu konu hakkında bize soru sorabilirisiniz.

İzovalerik asidemi tanı, tedavi ve takibi için merkezimize başvurabilirsiniz. Merkez bilgilerimiz için tıklayınız.

Bu konu hakkında bize soru sorabilirisiniz.

Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: image.png
Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: ekran-resmi-2024-10-25-11.42.43-1.png

PROPİYONİK ASİDEMİ

Besinlerle alınan ‘’Valin, metionin, treonin ve izolösin’’ adı verilen amino asitlerin ve yağ asitlerinin metabolize olmaması sonucu ortaya çıkan bir organik asidemidir.

Anne ve babadan genetik (otozomal resesif) olarak geçer.

Hastalar ‘’Valin, metionin, treonin ve izolösin’’ adı verilen amino asitlerin ve yağ asitlerini ihtiva eden besin ile beslendikten sonra metabolitleri olan propiyonik asit ve glisin kanda birikerek hastalık bulgularına yol açar.

Hastalık Propionil CoA karboksilaz adı verilen bir enzimin yeterli işlevi görmemesinden kaynaklanır.

KLİNİK

Genellikle bulgular yenidoğan döneminde başlamakla birlikte hastalığın hafif formlarında ilk bulgular çocukluk veya adölesan dönemde de görülebilir.

Hastalar kusma, beslenememe, halsizlik, uyku hali ile gelebilir.

Ağır hastalarda nöbet ve koma ve inme görülebilir.

Metabolik krizer yüksek proteinli gıda ile beslenme, uzun süre açlık, ateşli enfeksiyonlar ve cerrahi operasyonlar ile tetiklenebilir.

Metabolik kriz dönemleri arasında propiyonik asidemili çocuklar sağlıklı olabilir. Ancak, bazılarının nörolojik gelişme geriliği ve farklı oraganları ilgilendiren sağlık sorunları görülebilir. Bazı hastaların, metabolik kriz yaşamamış olsalar bile uzun vadeli sorunları vardır. Bunlar:

  • Öğrenme sorunları veya zihinsel engeller
  • Yürüme ve motor becerilerdeki gecikmeler
  • Anormal istemsiz hareketler (distoni ve kore)
  • Spastisite adı verilen sert kas tonusu
  • Kısa boylu zayıf büyüme
  • Deri döküntüleri ve enfeksiyonları
  • Osteoporoz
  • Karaciğer büyümesi
  • Kalp problemleri
  • Böbrek hastalığı veya yetmezliği
  • Gözdeki sinirlerle ilgili problemlere bağlı görme kaybı

LABORATUVAR

Hastaların eş zamanlı laboratuvar bulgularında metabolik asidoz, kan şekeri düşüklüğü, kanda ve idrarda keton artışı, kanda amonyak yüksekliği, anemi, kan pulcuklarında (trombosit) ve akyuvar sayısında azalma görülebilir.

Ataklar arasında ve hastalığın hafif olduğu hastalarda semptom ve bulgular görülmez.

TANI

Tandem MS ve idrar organik asitlerindeki metabolik atılımlar ile tanı konulabilir.

Genetik analiz (PCCA, PCCB) ile de tanı konulabilmektedir.

TEDAVİ

Zihinsel engellilik olasılığını ve ciddi tıbbi problemleri azaltmak için erken tedavi elzemdir.

Ağızdan alınan antibiyotikler, bağırsak bakterileri tarafından yapılan propiyonik asit miktarını azaltmaya yardımcı olabilir. Hastanın antibiyotiğe ihtiyacı olup olmadığına klinik takibe göre karar verilir.

Bazı hastalara ağız yoluyla biotin takviyesi verilebilir. Biotin, vücudun gıdalardan enerji elde etmesine yardımcı olan bir B vitamini türüdür. Biotin’in Propionil CoA karboksilaz enzimine yardımcı olduğu kanıtlanmamıştır, ancak hastalar için yararlı olup olmadığını görmek için denebilen bir tedavidir.

İzolösin, valin, metiyonin ve treonin amino asitlerinde düşük miktarda içeren diyet tedavisi başlanmalıdır. Diyetteki çoğu yiyecek karbonhidrat ağırlıklıdır (ekmek, tahıl, makarna, meyve, sebze vb.). Karbonhidrat oranı yüksek, protein ve yağ oranı düşük bir diyet, metabolik krizlerin önlenmesine yardımcı olabilir.

L-kartinitin hastalarda propiyonik asidin uzaklaştırılması için verilebilmektedir.

Akut krizlerde damar içi yüksek glikoz ve bikarbonat tedavisi gerekebilir.

Amonyak düşürücü tedavilere yanıt alınamaması halinde diyaliz uygulanabilir.

İzovalerik asidemi tanı, tedavi ve takibi için merkezimize başvurabilirsiniz. Merkez bilgilerimiz için tıklayınız.

Bu konu hakkında bize soru sorabilirisiniz.

Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: image.png
Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: ekran-resmi-2024-10-25-11.42.43-1.png