Maroteaux-Lamy Sendromu (Mukopolisakkaridoz Tip VI, MPS VI)

Maroteaux-Lamy Sendromu, N-asetilgalaktozamin 4-sülfataz (Arylsulfataz B) enziminin eksikliği veya yokluğu nedeniyle ortaya çıkan nadir bir genetik hastalıktır.

Bu enzim eksikliği, glikozaminoglikanlar (GAG) olarak bilinen kompleks şeker zincirlerinin hücre içindeki lizozomlarda birikmesine yol açar. Sonuç olarak, çeşitli organ ve dokularda ilerleyici hasarlar meydana gelir.

Belirtiler: Hastalığın belirtileri, GAG birikiminin miktarına ve biriktiği dokulara bağlı olarak değişkenlik gösterir. Semptomlar genellikle çocukluk döneminde başlar ve zamanla ilerler. MPS VI’nın tipik belirtileri şunlardır:

  • İskelet Sistemi:
    • Boy kısalığı; büyüme genellikle 10 yaşına kadar durur.
    • Kemik anormallikleri ve eklem sertliği.
    • Yüz hatlarında kabalaşma.
  • Organlar:
    • Karaciğer ve/veya dalakta büyüme (hepatosplenomegali).
    • Şişkin karın ve fıtıklar.
    • Kalpte üfürümler ve kalp kapak hastalıkları.
  • Diğer Belirtiler:
    • Solunum güçlüğü ve sesli soluma.
    • Sık tekrarlayan kulak ve sinüs enfeksiyonları.
    • Katarakt ve kornea bulanıklığı.
    • İşitme kaybı.

Çoğu MPS hastalığının aksine, MPS VI zeka gelişimini olumsuz etkilemez.

Kalıtım Özellikleri: MPS VI, otozomal resesif bir hastalıktır. Bu, hastalığın ortaya çıkması için bireyin her iki ebeveynden de kusurlu geni alması gerektiği anlamına gelir.

Her hamilelikte, çocuğun bu geni taşıyan ebeveynlerden alarak hastalıktan etkilenme ihtimali %25’tir.

Tanı Yöntemleri: MPS VI tanısı genellikle gecikir veya yanlış konabilir. Doğru tanı için aşağıdaki testler uygulanır:

  1. İdrar Testi: İdrarda GAG miktarı ölçülür. MPS VI hastalarının idrarında anormal derecede yüksek GAG seviyeleri tespit edilir.
  2. Enzim Aktivite Testi: Kan örneği veya deri biyopsisinden elde edilen hücrelerde N-asetilgalaktozamin 4-sülfataz enziminin aktivitesi ölçülür. MPS VI hastalarında bu enzimin aktivitesi düşüktür.
  3. Genetik Testler: ARSB genindeki mutasyonları tespit etmek için genetik analiz yapılabilir.

Doğum öncesi tanı için aile öyküsü olan bireylerde, anne karnındaki bebeğin enzim aktivitesi veya genetik yapısı incelenerek tarama yapılabilir.

Tedavi Seçenekleri: MPS VI’nın kesin bir tedavisi olmamakla birlikte, hastalığın belirtilerini hafifletmek ve ilerlemesini yavaşlatmak için çeşitli yöntemler mevcuttur:

  • Enzim Replasman Tedavisi (ERT): Galsülfaz (Naglazyme®) adlı enzim replasman tedavisi, 2005 yılında FDA tarafından onaylanmıştır. Bu tedavi, eksik olan enzimin yerine konmasını sağlar ve hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilir.
  • Destekleyici Tedaviler:
    • Fizik Tedavi: Eklem hareketliliğini artırmak ve kas güçsüzlüğünü azaltmak için uygulanır.
    • Cerrahi Müdahaleler: İskelet anormalliklerini düzeltmek, solunum yollarını açmak veya görme problemlerini gidermek için çeşitli cerrahi işlemler yapılabilir.
    • Solunum Desteği: Solunum güçlüğü yaşayan hastalar için destekleyici cihazlar kullanılabilir.

Erken tanı ve tedavi, hastalığın seyrini olumlu yönde etkileyebilir ve yaşam kalitesini artırabilir.

Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar:

  • Enzim Replasman Tedavisi (ERT): Mümkünse, tanı konulduktan hemen sonra ERT’ye başlanmalıdır. ERT, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmada önemli rol oynar.
  • Düzenli Multidisipliner İzlem: Hastalığın multisistemik etkileri nedeniyle, farklı uzmanlık alanlarının bir araya geldiği bir sağlık ekibi tarafından düzenli olarak izlenmelidir.
  • Kas-İskelet Sistemi İzlemi: Eklem sertliği, büyüme anomalileri ve iskelet deformiteleri gibi bulguların erken tespiti ve yönetimi için ortopedi uzmanlarıyla düzenli kontroller yapılmalıdır.
  • Solunum Fonksiyonları: Üst ve alt solunum yolu obstrüksiyonları sık görüldüğünden, pulmonoloji uzmanları tarafından solunum fonksiyon testleri ve gerekli durumlarda destekleyici tedaviler planlanmalıdır.
  • Kardiyovasküler İzlem: Kalp kapak hastalıkları ve kardiyomiyopati riski nedeniyle, kardiyoloji uzmanları tarafından düzenli ekokardiyografi ve diğer kardiyak değerlendirmeler yapılmalıdır.
  • Göz Sağlığı: Korneal bulanıklık ve glokom gibi göz problemlerinin erken tespiti için oftalmoloji kontrolleri önemlidir.
  • İşitme Değerlendirmesi: İşitme kaybı riski nedeniyle, odyolojik testler ve KBB uzmanı değerlendirmeleri düzenli olarak yapılmalıdır.
  • Diş Sağlığı: Diş ve çene anomalileri sık görüldüğünden, düzenli diş hekimi kontrolleri ve gerekli ortodontik müdahaleler planlanmalıdır.
  • Anestezi ve Cerrahi İşlemler: Anestezi ve cerrahi işlemler, MPS VI hastalarında yüksek risk taşıdığından, deneyimli ekipler tarafından ve gerekli önlemler alınarak gerçekleştirilmelidir.

Takip Edilmesi Gereken Tıbbi Bölümler:

  • Genetik ve Metabolizma Uzmanları: Hastalığın tanısı, genetik danışmanlık ve tedavi planlaması için.
  • Ortopedi: İskelet ve eklem sorunlarının yönetimi için.
  • Pulmonoloji: Solunum yolu problemlerinin izlenmesi ve tedavisi için.
  • Kardiyoloji: Kalp ile ilgili komplikasyonların takibi ve yönetimi için.
  • Oftalmoloji: Göz problemlerinin erken tespiti ve tedavisi için.
  • Kulak Burun Boğaz (KBB): İşitme ve üst solunum yolu sorunlarının yönetimi için.
  • Diş Hekimliği ve Ortodonti: Ağız ve diş sağlığının korunması ve çene anomalilerinin düzeltilmesi için.
  • Anesteziyoloji: Cerrahi işlemler öncesi ve sırasında güvenli anestezi uygulamaları için.

Bu multidisipliner yaklaşım, MPS VI hastalarının yaşam kalitesini artırmak ve hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak için kritik öneme sahiptir.

Maroteaux-Lamy Sendromu (Mukopolisakkaridoz Tip VI, MPS VI) tanı ve takibi için merkezimize başvurabilirsiniz. Merkez bilgilerimiz için tıklayınız.

Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: image.png
Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: ekran-resmi-2024-10-25-11.42.43-1.png

MPS Tip 4 (Morquio Sendromu)

Mukopolisakkaridoz Tip 4 (MPS Tip 4), nadir görülen genetik bir hastalıktır ve Morquio Sendromu olarak da bilinir. Bu hastalık, vücudun bazı karbonhidratları (glikozaminoglikanları – GAG’ları) parçalayamaması sonucu ortaya çıkar. Bu durum, özellikle iskelet sistemi ve bağ dokularında birikime neden olarak ilerleyici kemik bozukluklarına yol açar.

MPS Tip 4’ün Nedenleri

MPS Tip 4, vücuttaki belirli enzimlerin eksikliğinden kaynaklanır.

  • MPS 4A: GALNS (N-asetil-galaktozamin-6-sülfataz) enziminin eksikliğinden kaynaklanır.
  • MPS 4B: GLB1 (β-galaktosidaz) enziminin eksikliğinden kaynaklanır.
    Bu enzimlerin eksik olması, keratan sülfat (KS) ve kondroitin-6-sülfat (C6S) adı verilen maddelerin vücutta birikmesine neden olur.

MPS Tip 4, otozomal resesif olarak kalıtılır, yani anne ve babadan her ikisi de taşıyıcı olduğunda çocuk hasta olabilir.

MPS Tip 4’ün Belirtileri

MPS Tip 4 belirtileri genellikle çocukluk çağında ortaya çıkar ve zamanla ilerleyebilir.
1. Kemik ve İskelet Sistemi Problemleri:
✔ Boy kısalığı (özellikle gövde kısa kalır)
✔ Omurgada eğrilikler (kifoskolyoz)
✔ Boyun omurlarında instabilite (C1-C2 düzeyinde kayma riski)
✔ Göğüs kafesinde şekil bozuklukları (pektus karinatum)
✔ Eklemlerde aşırı esneklik ve instabilite
✔ Dizlerde eğrilik (genu valgum)

2. Solunum ve Kardiyak Problemler:
✔ Hava yollarında daralma, solunum güçlüğü
✔ Uyku apnesi (gece solunum durmaları)
✔ Kalp kapak hastalıkları (mitral ve aort kapak yetersizliği)

3. Göz, Kulak ve Diş Problemleri:
✔ Kornea bulanıklığı (görme bulanıklığı yapabilir)
✔ İşitme kaybı (orta ve iç kulak etkilenebilir)
✔ Dişlerde şekil bozuklukları ve erken diş kayıpları

💡 Zeka Gelişimi:
MPS Tip 4 hastalarında zeka genellikle normaldir, ancak omurilik veya sinir basıları nedeniyle ilerleyen yaşlarda hareket kısıtlılıkları görülebilir.

MPS Tip 4 Tanısı Nasıl Konur?

İdrar testi: Keratan sülfat seviyeleri ölçülür.
Enzim testi: GALNS veya GLB1 enzim aktiviteleri kontrol edilir.
Genetik test: Kesin tanı için DNA analizi yapılır.
Röntgen ve MR: Kemik anomalileri ve servikal instabilite değerlendirilir.

MPS Tip 4 Tedavi Yöntemleri

MPS Tip 4 için kesin bir kalıcı tedavi henüz yoktur, ancak bazı tedaviler hastaların yaşam kalitesini artırabilir.

1️⃣ Enzim Replasman Tedavisi (ERT):

  • Elosulfaz alfa (Vimizim®), MPS 4A için FDA onaylıdır.
  • Kemik bozukluklarını tamamen düzeltemese de hastalığın ilerleyişini yavaşlatabilir.
  • Erken dönemde başlanması önerilir.

2️⃣ Destekleyici Tedaviler:

  • Fizik tedavi ve rehabilitasyon: Eklem hareketlerini koruyarak kas gücünü artırmak için gereklidir.
  • Ortopedik ameliyatlar: Diz, omurga veya boyun instabilitesini düzeltmek için gerekebilir.
  • Solunum desteği: CPAP/BiPAP cihazları gece solunum sıkıntısı olan hastalara yardımcı olabilir.
  • Kardiyak takip: Kalp kapak hastalıkları için düzenli kontroller gereklidir.

MPS Tip 4’ün Seyri ve Yaşam Beklentisi

Hastalığın şiddeti kişiden kişiye değişebilir.
✔ Hafif olgularda, bireyler yetişkinliğe kadar bağımsız hareket edebilir.
✔ Şiddetli olgularda, genellikle 20-30’lu yaşlarda tekerlekli sandalyeye bağımlı hale gelinir.
✔ Ana ölüm nedenleri solunum yetmezliği ve kardiyak komplikasyonlardır.

Aileler İçin Öneriler

Multidisipliner takip önemlidir. Çocuk metabolizma uzmanı, ortopedi, kardiyoloji ve solunum hastalıkları uzmanları süreci birlikte yönetmelidir.
Fiziksel aktiviteler desteklenmelidir ancak eklem stabilitesine dikkat edilmelidir.
Uyku apnesi ve solunum problemleri için erken önlem alınmalıdır.

Mukopolisakkaridoz Tip 4 (MPS Tip 4) tanı ve takibi için merkezimize başvurabilirsiniz. Merkez bilgilerimiz için tıklayınız.

Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: image.png
Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: ekran-resmi-2024-10-25-11.42.43-1.png

Mukopolisakkaridoz Tip 2 (MPS Tip 2)

Mukopolisakkaridoz Tip 2 (MPS Tip 2), lizozomal depo hastalıkları grubuna ait, nadir görülen bir genetik hastalıktır. Hunter Sendromu olarak da bilinir ve X’e bağlı resesif geçiş gösterir. Bu nedenle genellikle erkeklerde görülür ancak nadir de olsa kız vakalar bildirilmiştir. Hastalık, iduronat-2-sülfataz (I2S) enziminin eksikliği nedeniyle glikozaminoglikanların (GAG) hücrelerde birikmesi ile ortaya çıkar.

Belirtileri Nelerdir?

MPS Tip 2 belirtileri, hastalığın şiddetine göre değişebilir. Hafif ve ağır olmak üzere iki alt tipi bulunur:

  • Hafif Form: Zeka genellikle normaldir, ancak eklem sertliği, kaba yüz hatları, işitme kaybı, dalak ve karaciğer büyüklüğü gibi semptomlar görülür.
  • Ağır Form: Zihinsel gelişim geriliği, belirgin yüz anormallikleri, eklem sertliği, büyüme geriliği ve solunum sorunları gibi ciddi belirtiler içerir.

Genel belirtiler:

  • Kaba yüz görünümü (geniş alın, burun kökü basıklığı, kalın dudaklar)
  • Eklem sertliği ve hareket kısıtlılığı
  • Karaciğer ve dalak büyüklüğü (hepatosplenomegali)
  • Solunum problemleri ve sık tekrarlayan enfeksiyonlar
  • Kardiyovasküler sorunlar
  • Davranış bozuklukları ve nörolojik etkilenme (ağır formda)
  • İşitme kaybı
  • Hidrosefali
  • Papüler cilt lezyonları, sırtta mongol lekeleri
  • Gastrointestinal sistem etkilenmesi (ishal vb.)

MPS Tip 2 Nasıl Teşhis Edilir?

MPS Tip 2 tanısı, klinik bulgulara dayanarak ve aşağıdaki testlerle doğrulanır:

  • İdrarda glikozaminoglikan (GAG) testi (Dermatan sülfat ve heparan sülfat birikimi)
  • Enzim aktivite testi (İdrar, kan veya fibroblastlarda iduronat-2-sülfataz enzim düzeylerinin ölçülmesi)
  • Genetik analiz (IDS gen mutasyonu tespiti)

Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

MPS Tip 2 tedavisinde çeşitli yöntemler mevcuttur:

  1. Enzim Replasman Tedavisi (ERT): Rekombinant iduronat-2-sülfataz (Idursulfase – Elaprase®) ile tedavi edilir. Haftalık 0.5 mg/kg/doz infüzyon uygulanır. ERT, yürüme mesafesini artırabilir, dalak ve karaciğer büyüklüğünü azaltabilir ancak nörolojik etkilenme üzerinde sınırlı etkisi vardır. Ayrıca Hunterase® (Idursulfase beta) adlı ilaç da benzer şekilde kullanılmaktadır.
  2. Hematopoetik Kök Hücre Nakli (HSCT): Sonuçları değişken olmakla beraber, gelişimi koruma açısından faydalı olabilir. Ancak ortopedik ve göz bulgularında belirgin iyileşme sağlanamamıştır. Transplantasyona bağlı komplikasyon oranı yüksektir.
  3. Semptomatik Tedaviler:
    • Fizyoterapi ve eklem hareket açıklığını koruyucu tedaviler
    • Solunum desteği ve enfeksiyon kontrolü
    • Kardiyovasküler takip ve gerekli durumlarda cerrahi girişimler
    • İşitme kaybı için işitme cihazları veya koklear implantlar
    • Gastrointestinal destek ve beslenme tedavileri
  4. İntratekal Uygulamalar: Beyin-bariyerini aşamayan ERT’nin etkisini artırmak amacıyla intratekal uygulamalara yönelik araştırmalar devam etmektedir.

Hasta Yakınları İçin Öneriler

  • Düzenli Takip: Multidisipliner bir ekip tarafından takip edilmesi gereklidir. Aşağıdaki takip çizelgesi uygulanabilir:
    • Fizik Muayene: Her yıl
    • Gelişimsel Değerlendirme: 2-3 yılda bir
    • Nörolojik Değerlendirme (EEG, EMG): Endikasyon varsa
    • Göz ve İşitme Muayenesi: Her yıl
    • Solunum Fonksiyon Testleri (SFT, Polysomnografi): 2-3 yılda bir
    • Kardiyoloji Takibi (EKG, EKO): Her yıl
    • Ortopedik Değerlendirme: 2-3 yılda bir
    • Laboratuvar Testleri: CBC, idrarda GAG ölçümü
    • Yaşam Kalitesi Değerlendirmesi: Ağrı, fizik aktivite ölçümleri
    • Radyolojik İncelemeler (MRI, X-Ray): Hidrosefali veya omurga bozuklukları şüphesinde

Mukopolisakkaridoz Tip 2 (MPS Tip 2) tanı ve takibi için merkezimize başvurabilirsiniz. Merkez bilgilerimiz için tıklayınız.

Bu konu hakkında bize soru sorabilirisiniz.

Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: image.png
Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: ekran-resmi-2024-10-25-11.42.43-1.png

Mukopolisakkaridoz Tip 1 (MPS Tip 1)

Mukopolisakkaridoz Tip 1 (MPS Tip 1), lizozomal depo hastalıkları grubuna ait, nadir görülen genetik bir hastalıktır. Vücudun belirli enzimleri yeterince üretememesi sonucu mukopolisakkarit adı verilen maddeler hücrelerde birikir ve organlara zarar verir.

MPS Tip 1’in üç alt tipi bulunmaktadır:

  • MPS Tip IH (Hurler): Hastalığın en ağır formudur. Doğumda normal olan bebeklerde ilk yıl içinde iskelet anomalileri, hepatosplenomegali (HSM) ve mental retardasyon (MR) gibi belirtiler ortaya çıkar.
  • MPS Tip IH-S (Hurler-Scheie): Orta derecede şiddetli seyreden bir formdur. Hastalarda kaba yüz görünümü, eklem sertleşmesi, kısa boy, korneal bulanıklık, işitme kaybı ve kalp kapak tutulumu olabilir.
  • MPS Tip IS (Scheie): En hafif formdur. Zeka ve boy normal olabilir ancak eklem sertleşmesi, korneal bulanıklık, aort kapak hastalıkları ve karpal tünel sendromu görülebilir.

Belirtileri Nelerdir?

MPS Tip 1 belirtileri, hastalığın şiddetine göre değişebilir. En yaygın görülen belirtiler şunlardır:

  • Yüzde kaba görünüm
  • Geniş alın ve düz burun kökü
  • Eklem sertliği ve hareket kısıtlılığı
  • Gelişme geriliği
  • Karaciğer ve dalak büyüklüğü
  • Solunum problemleri
  • İşitme kaybı
  • Gözde bulanıklık (kornea opasiteleri)
  • Sinir sistemi etkilenmesi (hidrosefali, zeka geriliği)
  • Kardiyomiyopati, kalp kapak hastalıkları

MPS Tip 1 Nasıl Teşhis Edilir?

MPS Tip 1 tanısı genellikle klinik belirtilere dayanarak konur ve aşağıdaki testlerle doğrulanır:

  • İdrarda artan heparan ve dermatan sülfat düzeyleri
  • Enzim aktivite testi (alfa-L-iduronidaz ölçümü)
  • Genetik analiz (IDUA mutasyonları)

Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

MPS Tip 1 için günümüzde çeşitli tedavi seçenekleri bulunmaktadır:

  1. Kemik İliği Nakli (Hematopoetik Kök Hücre Nakli – HSCT): Özellikle 24 aylıktan küçük ve gelişimsel değerlendirme skoru belli seviyenin üzerinde olan hastalarda önerilir. Erken yaşta yapıldığında nörolojik semptomları hafifletebilir.
  2. Enzim Replasman Tedavisi (ERT): Alfa-L-iduronidaz (Laronidase – Aldurazyme®) ile lizozomal depolanmanın azaltılması hedeflenir. ERT, solunum fonksiyonlarında ve yürüme mesafesinde artış sağlarken hepatosplenomegaliyi ve kalp büyümesini azaltabilir. Ancak korneal opasite ve nörolojik etkilenme üzerine sınırlı etkisi vardır.

Semptomatik Tedaviler: Fizyoterapi, solunum desteği, ortopedik girişimler gibi destekleyici tedaviler uygulanabilir. Uyku apnesi ve eklem hareketlerinde iyileşme sağlanabilir

Hasta Yakınları İçin Öneriler

  • Düzenli Takip: MPS Tip 1 ilerleyici bir hastalık olduğundan düzenli doktor kontrolleri önemlidir.
  • Fizyoterapi ve Egzersiz: Hareket kısıtlılığını önlemek için düzenli egzersizler önerilir.
  • Beslenme Desteği: Çiğneme ve yutma güçlüğü olan hastalar için özel beslenme programları düzenlenmelidir.
  • Psikolojik Destek: Hem hasta hem de aile bireyleri için psikososyal destek sağlanması önemlidir.

Mukopolisakkaridoz Tip 1 (MPS Tip 1) tanı ve takibi için merkezimize başvurabilirsiniz. Merkez bilgilerimiz için tıklayınız.

Bu konu hakkında bize soru sorabilirisiniz.

Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: image.png
Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: ekran-resmi-2024-10-25-11.42.43-1.png

Ketojenik Diyet

Ketojenik diyet, düşük karbonhidrat, yüksek yağ ve orta düzeyde protein içeren bir diyet modelidir. Bu beslenme şekli, vücudu glikoz yerine yağları enerji kaynağı olarak kullanmaya yönlendirir. Yağların parçalanması sonucu oluşan keton cisimleri (asetoasetat, beta-hidroksibütirat ve aseton), özellikle beyin gibi glikoz bağımlı dokular için alternatif bir enerji kaynağıdır.

Metabolik Süreçler:

  • Karbonhidrat eksikliğinde insülin seviyeleri düşer ve yağ mobilizasyonu artar.
  • Karaciğer, yağ asitlerini keton cisimlerine dönüştürür (ketogenez).
  • Ketonlar, beyin için enerji sağlamak üzere kan-beyin bariyerini geçebilir.

Epilepside Ketojenik Diyet: Mekanizma ve Etkileri

Ketojenik diyet, özellikle ilaçlara dirençli epilepsi (refrakter epilepsi) olan bireylerde nöbet kontrolünde kullanılır.

Nasıl Çalışır?

Tam mekanizma henüz tam olarak anlaşılamasa da, birkaç hipotez öne sürülmüştür:

  1. Ketonların Nöroprotektif Etkisi: Keton cisimlerinin enerji verimliliğini artırarak nöronlarda oksidatif stres ve inflamasyonu azalttığı düşünülmektedir.
  2. Beyin Enerji Metabolizması: Beyin glikoz yerine ketonları kullandığında nöbet eşiğinin yükseldiği görülmüştür.
  3. GABA ve Glutamat Dengesi: Ketojenik diyetin, eksitatör (uyarıcı) glutamat ile inhibitör (durdurucu) GABA arasında dengeyi sağladığı düşünülmektedir.
  • Ketojenik diyetin, çocuklarda refrakter epilepside nöbet sıklığını %50-90 oranında azalttığına dair klinik çalışmalar bulunmaktadır.
  • 2018’de yapılan bir meta-analiz, diyeti kullanan çocukların %50’sinden fazlasında nöbetlerde belirgin bir azalma olduğunu göstermiştir.

Metabolik Hastalıklarda Ketojenik Diyet: Özel Durumlar

Bazı metabolik hastalıklarda ketojenik diyet, temel tedavi ya da destekleyici bir yöntem olarak kullanılmaktadır:

Piruvat Dehidrogenaz Kompleks Eksikliği (PDH Eksikliği):

  • PDH eksikliği, glikozun enerjiye dönüştürülmesini engeller.
  • Ketojenik diyet, keton cisimlerini enerji kaynağı olarak sunarak bu hastalarda yaşam kalitesini artırabilir.

Glukoz Taşıyıcı Tip 1 Eksikliği (GLUT1 Defekti):

  • Beyine glikoz taşınmasını engelleyen bu genetik hastalıkta ketojenik diyet, keton cisimlerini alternatif enerji kaynağı olarak sağlar.
  • Bu hastalarda ketojenik diyet, nöbet kontrolünün yanı sıra motor ve kognitif fonksiyonlarda da iyileşme sağlayabilir.

Diyetin Uygulama Protokolü

Ketojenik diyet, uzman bir ekip tarafından bireyselleştirilerek uygulanmalıdır.

Başlangıç Aşamaları:

  1. Diyet öncesi kan testleri (glikoz, lipid profili, karaciğer fonksiyon testleri).
  2. Aile eğitimi ve günlük öğün planlaması.
  3. Diyete kademeli geçiş (örneğin, 2:1 veya 4:1 oranlarında).

Makro Besin Oranları:

  • 4:1 Ketojenik Diyet: 4 birim yağ / 1 birim protein+karbonhidrat (klasik protokol).
  • Düşük Glisemik İndeks Diyeti: Daha esnek bir alternatif, ancak genellikle epilepsi kontrolü için daha az etkilidir.

Takip ve İzlem:

  • Düzenli keton ölçümleri (idrar veya kan testi).
  • Elektrolit dengesi, büyüme ve gelişim izlemi.
  • Olası yan etkiler (kabarıklık, kabızlık, lipid artışı) için kontroller.

Avantajlar ve Yan Etkiler

Avantajlar:

  • Epilepside ilaç kullanımını azaltabilir.
  • Metabolik hastalıklarda nörolojik semptomları hafifletebilir.

Olası Yan Etkiler:

  1. Kısa Vadeli: Keto gribi, baş ağrısı, mide bulantısı.
  2. Uzun Vadeli:
    • Hiperlipidemi (yüksek kolesterol ve trigliserit).
    • Böbrek taşları.
    • Vitamin ve mineral eksiklikleri.

Ketojenik diyet, hem metabolik hastalıklar hem de epilepsi tedavisinde etkili bir yöntemdir. Ancak bu diyetin uzman gözetiminde ve düzenli takiplerle uygulanması hayati önem taşır. Ailelerin, bu süreçte düzenli bilgi alması ve diyetin uzun vadeli etkilerini yakından izlemesi gereklidir.

  1. Ketojenik diyete geçişte sabırlı olun; adaptasyon süreci zaman alabilir.
  2. Çocuğunuzun favori yiyeceklerini diyete uygun şekilde dönüştürmeyi öğrenin.
  3. Uzman desteği almadan kesinlikle başlamayın.
Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: image.png
Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: ekran-resmi-2024-10-25-11.42.43-1.png

Zellweger Spektrum Bozuklukları

Zellweger Spektrum Bozuklukları (ZSB), peroksizom adı verilen hücre içi organellerin oluşum ve işlev bozukluğuyla karakterize, nadir görülen genetik bir hastalık grubudur. Bu hastalıklar, peroksizomal biyogenez bozuklukları (PBD) olarak da adlandırılır ve genellikle ciddi nörolojik, karaciğer ve diğer organ problemleriyle ilişkilidir.

Hastalığın Temel Özellikleri

ZSB, genetik geçişli otozomal resesif hastalıklardır. Hastalık anneden ve babadan geçer. Peroksizomlar, hücrelerde uzun zincirli yağ asitlerinin ve diğer toksik maddelerin metabolizmasını sağlayan organellerdir. ZSB’de bu organellerin işlevi bozulduğu için toksik maddeler vücutta birikir.

Zellweger Spektrum Bozukluklarının insidansı yaklaşık olarak 1:50.000 ile 1:100.000 arasında değişir. Hem kadın hem erkekleri eşit oranda etkiler.

ZSB, ağırlıklı olarak PEX genlerindeki mutasyonlardan kaynaklanır ve klinik olarak üç ana formda sınıflandırılır:

  1. Zellweger Sendromu (ZS): En ağır form.
  2. Neonatal Adrenolökodistrofi (NALD): Orta şiddetli form.
  3. Infantile Refsum Hastalığı (IRD): Daha hafif form.

Semptomlar

ZSB’nin klinik belirtileri geniş bir yelpazeye sahiptir ve hastalığın şiddetine göre değişiklik gösterebilir. Genel olarak görülen semptomlar şunlardır:

Nörolojik Belirtiler

  • Kas tonusu kaybı (hipotoni)
  • Nöbetler
  • Gelişim geriliği
  • Görme ve işitme kaybı

Karaciğer ve Metabolik Problemler

  • Hepatomegali (karaciğer büyümesi)
  • Karaciğer fonksiyon bozukluğu
  • Kolestaz (safra akımının bozulması)
  • Hipoglisemi

Yüz ve İskelet Anomalileri

  • Yassı yüz
  • Geniş alın
  • Yüksek burun köprüsü
  • Eklem kontraktürleri (eklem hareket kısıtlılıkları)

Diğer Belirtiler

  • Böbrek kistleri
  • Gelişme geriliği
  • Yenidoğan döneminde hipotermi ve zayıf emme refleksi

Tanı

ZSB’nin tanısı, klinik bulgulara ek olarak laboratuvar testleri ve genetik analizle doğrulanır:

  1. Kan ve İdrar Testleri
    • Uzun zincirli yağ asitlerinin artışı
    • Plazma dokosaheksaenoik asit (DHA) seviyesinde değişiklikler
    • Plazma fitanik ve pristanik asit artışı
  2. Genetik Testler
    • PEX genlerindeki mutasyonların analizi
  3. Görüntüleme
    • Beyin MR’ında yapısal anomaliler (lissensefali gibi)
    • Karaciğer ve böbrek ultrasonu

Tedavi

ZSB’nin spesifik, kesin bir tedavisi bulunmamaktadır. Ancak semptomatik tedavi ve destekleyici bakım hastaların yaşam kalitesini artırabilir. Tedavi yaklaşımları şunlardır:

  1. Beslenme Desteği
    • Fitanik asitten fakir diyet
    • Orta zincirli trigliserit (MCT) yağı takviyesi
  2. Fizyoterapi ve Rehabilitasyon
    • Kas tonusunu ve hareket kabiliyetini artırmak için egzersiz programları
  3. Nöbet Kontrolü
    • Antikonvülzan ilaçlarla nöbetlerin yönetimi
  4. Görme ve İşitme Desteği
    • Görme ve işitme cihazları
  5. Organ Fonksiyonlarının Yönetimi
    • Karaciğer ve böbrek komplikasyonlarının izlenmesi ve tedavisi

Yaşam beklentisi

  • Zellweger Sendromu gibi ağır formlar genellikle yaşamın ilk birkaç ayında ölümle sonuçlanır.
  • Orta ve hafif formlarda hastalar ergenlik veya yetişkinlik dönemine kadar yaşayabilir, ancak yaşam kaliteleri genellikle düşüktür.

Genetik Danışmanlık

ZSB otozomal resesif kalıtımlı olduğundan, her iki ebeveyn de taşıyıcı olmalıdır. Taşıyıcı çiftler için %25 hastalıklı çocuk sahibi olma riski bulunmaktadır. Genetik danışmanlık ve prenatal tanı, gelecekteki gebeliklerde rehberlik sağlayabilir.

Zellweger Spektrum Bozuklukları (ZSB) tanı ve takibi için merkezimize başvurabilirsiniz. Merkez bilgilerimiz için tıklayınız.

Bu konu hakkında bize soru sorabilirisiniz.

Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: image.png
Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: ekran-resmi-2024-10-25-11.42.43-1.png

AROMATİK L-AMİNO ASİT DEKARBOKSİLAZ (AADC) EKSİKLİĞİ

Aromatik L-Amino Asit Dekarboksilaz (AADC) eksikliği, çok nadir görülen genetik bir metabolizma bozukluğudur. Bu hastalıkta serotonin ve dopamin gibi önemli nörotransmitterlerin üretimi azalır. Sinir sistemi işlevleri için gerekli bu kimyasalların eksikliği, hareket, davranış ve vücut kontrolünde sorunlara yol açar. Hastalık, dünya genelinde 100.000 ila 500.000 doğumda 1 görülür ve oldukça nadirdir.

AADC eksikliği, DDC (Dopa Decarboxylase) genindeki mutasyonlardan kaynaklanır. Bu gen, dopamin ve serotoninin üretiminden sorumlu olan AADC enziminin düzgün çalışmasını sağlar. Anne ve babadan alınan genetik mutasyonlar (otozomal resesif kalıtım) nedeniyle bu enzimde eksiklik oluşur ve nörotransmitter seviyelerinde ciddi bir düşüş yaşanır.

Klinik Bulgular:

Hastalık genellikle yaşamın ilk aylarında belirtiler gösterir. Başlıca belirtiler:

  • Hipotoni (kas zayıflığı): Bebeklerin baş kontrolünde zorluk yaşaması ve kaslarının gevşek olması.
  • Hareket bozuklukları: İstemsiz kas hareketleri, distoni (kas sertliği) ve okülojirik krizler (gözlerin kontrolsüz yukarı doğru hareketi).
  • Gelişimsel gerilik: Fiziksel ve zihinsel gelişimde gecikmeler.
  • Otonom sinir sistemi problemleri: Aşırı terleme, vücut ısısı kontrolünde bozukluk ve nazal konjesyon (burun tıkanıklığı).
  • Uyku sorunları ve irritabilite: Uykusuzluk ve huzursuzluk.

Tanısı Nasıl Konur?
AADC eksikliği tanısı şu yöntemlerle konulur:

  1. Biyokimyasal analizler: Beyin-omurilik sıvısında ve kanda serotonin ve dopamin öncüllerinin seviyelerinin incelenmesi.
  2. Genetik testler: DDC genindeki mutasyonların tespit edilmesi.
  3. Enzim aktivitesi testi: Kandaki AADC enzim düzeylerinin ölçümü.

Tedavi:
Tedavi hastanın durumuna göre planlanır:

  1. Farmakolojik tedavi:
    • Vitamin B6 desteği: Enzimin çalışmasını destekler.
    • Dopamin agonistleri: Hareket bozukluklarını azaltabilir.
    • Monoamin oksidaz inhibitörleri (MAOI): Dopamin ve serotoninin parçalanmasını önler.
  2. Semptomatik tedavi:
    • Fizyoterapi, konuşma terapisi ve uygun beslenme desteği sağlanır.
    • Uyku bozuklukları için melatonin kullanılabilir.
  3. Gen Tedavisi:
    • AADC eksikliğinde gen tedavisi büyük bir umut kaynağıdır. 2022 yılında Avrupa İlaç Ajansı (EMA) tarafından onaylanan Eladocagene exuparvovec (Upstaza) adlı ilaç, eksik enzimi üreten DDC genini doğrudan hastanın beynine taşıyan bir tedavi olarak kullanılmaya başlanmıştır.
    • Bu tedavi, erken dönemde uygulandığında hareket bozukluklarını düzeltme ve gelişimi destekleme açısından oldukça etkili bulunmuştur.

AADC eksikliği erken tanı ve multidisipliner bir yaklaşımla yönetilebilen bir hastalıktır. Hastalığın belirtilerini hafifletmek ve yaşam kalitesini artırmak için düzenli takip, destekleyici tedaviler ve yenilikçi gen tedavisi yaklaşımları oldukça umut vericidir. Özellikle Upstaza gibi gen tedavileri, bu nadir hastalıkla mücadelede yeni bir dönem başlatmıştır.

Aromatik L-Amino Asit Dekarboksilaz (AADC) eksikliği tanı, tedavi ve takibi için merkezimize başvurabilirsiniz. Merkez bilgilerimiz için tıklayınız.

Bu konu hakkında bize soru sorabilirisiniz.

Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: image.png
Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: ekran-resmi-2024-10-25-11.42.43-1.png

HİPERTRİGLİSERİDEMİ (TRİGLİSERİT YÜKSEKLİĞİ)

Hipertrigliseridemi, kandaki trigliserit seviyesinin yüksek olması durumudur. Bu durum, genetik ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonuna bağlı olabilir ve pankreatit (pankreasın iltihaplanması) gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.

Nedenleri

  • Genetik Faktörler: Ailevi hiperlipidemi ve lipoprotein lipaz (LPL) eksikliği gibi genetik bozukluklar trigliserit seviyelerini artırabilir.
  • Beslenme Alışkanlıkları: Yüksek şeker ve doymuş yağ içeren diyetler trigliserit seviyelerini yükseltebilir.
  • Obezite: Fazla kilo, trigliserit seviyelerinin artmasına katkıda bulunur.
  • Alkol Tüketimi: Aşırı alkol alımı trigliserit üretimini artırabilir.
  • Diyabet ve Metabolik Sendrom: Kontrolsüz diyabet ve metabolik sendrom trigliserit yüksekliği ile ilişkilidir.
  • Tiroid Problemleri: Hipotiroidi gibi tiroid bezinin az çalıştığı durumlar trigliserit seviyelerini etkileyebilir.

Belirtiler

Hipertrigliseridemi genellikle belirti vermez; ancak trigliserit seviyeleri çok yüksek olduğunda şunlar görülebilir:

  • Pankreatit: Şiddetli karın ağrısı, bulantı ve kusma ile karakterizedir.
  • Ksantomlar: Cilt altında sarımsı yağ birikintileri oluşabilir.
  • Hepatosplenomegali: Karaciğer ve dalak büyümesi meydana gelebilir.

Tip I Hiperlipoproteinemi (Şilomikronemi Sendromu)

  • Neden: Lipoprotein lipaz (LPL) eksikliği, ApoC-II eksikliği veya Apolipoprotein AV gibi genetik bozukluklar.
  • Belirtiler: Tekrarlayan pankreatit, deri altında yağ birikimi (ksantomlar), hepatosplenomegali.
  • Tedavi: Yağdan fakir diyet uygulanır; ilaç tedavisi genellikle etkili değildir.

Genetik Nedenler

Bu alt gruplar, farklı genetik hastalıklara dayalı olarak tanımlanır:

  1. Ailesel Lipoprotein Lipaz Eksikliği: Trigliseritlerin kanda birikmesine yol açar.
  2. Ailevi Apolipoprotein C-II Eksikliği: LPL aktivitesini destekleyen ApoC-II’nin eksikliği.
  3. Ailevi Apolipoprotein AV Eksikliği: Trigliserit düzenlenmesini etkiler.
  4. Lipaz Olgunlaşma Faktörü 1 Eksikliği: LPL enziminin işlevini bozarak kombine lipaz eksikliğine neden olur.
  5. GPIHBP1 Eksikliği: Lipoproteinlerin damar duvarlarında metabolize edilmesini engeller.

Acil Tedavi (TG > 1000 mg/dL)

  • Amaç: Pankreatit riskini azaltmak.
  • Tedavi Yöntemleri:
    • Yağsız Diyet: Trigliserit seviyelerini düşürmek için düşük yağ içerikli beslenme uygulanır.
    • Trigliseridi Düşüren İlaçlar: Fibratlar ve omega-3 yağ asitleri sıklıkla kullanılır.
    • İntravenöz Tedaviler: İntravenöz insülin veya heparin tedavisi ile pankreatit riski azaltılır.

Uzun Vadeli Yönetim

  1. Yaşam Tarzı Değişiklikleri:
    • Az yağlı, düşük şekerli, yüksek lifli bir diyet önerilir.
    • Düzenli egzersiz yapılması önerilir.
    • Alkol ve sigara kullanımından kaçınılmalıdır.
  2. İlaç Tedavisi:
    • Fibratlar, omega-3 yağ asitleri gibi trigliseridi düşüren ilaçlar kullanılır.
    • Gerekli durumlarda statinlerle kombine tedavi uygulanabilir.
  3. Genetik Bozukluklarda: Hastanın genetik özelliklerine uygun tedavi stratejileri uygulanır.
  4. Düzenli Kontroller: Kan lipid seviyeleri düzenli olarak takip edilmelidir.

Hipertrigliseridemi tanı, tedavi ve takibi için merkezimize başvurabilirsiniz. Merkez bilgilerimiz için tıklayınız.

Bu konu hakkında bize soru sorabilirisiniz.

Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: image.png
Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: ekran-resmi-2024-10-25-11.42.43-1.png

GLİKOJEN DEPO HASTALIĞI TİP 1 (VON GİERKE HASTALIĞI)

Glikojen Depo Hastalığı Tip 1 (GDH Tip 1), çocukların enerji dengesini sağlamasını zorlaştıran nadir bir genetik hastalıktır. Bu hastalıkta karaciğer, böbrek ve bağırsak gibi organlarda enerji için gereken şekeri serbest bırakmayı sağlayan bazı enzimler düzgün çalışmaz. Bunun sonucunda kandaki şeker seviyesi çok düşebilir (hipoglisemi) ve bazı organlarda glikojen birikimi görülebilir.

Hastalık Tipleri: GDH Tip 1a ve GDH Tip 1b
GDH Tip 1, iki alt tipe ayrılır:

  1. GDH Tip 1a:
    • Bu tip, glukoz-6-fosfataz enziminin eksikliğinden kaynaklanır.
    • Nedeni, G6PC genindeki bir mutasyondur. Türkiye’deki hastalarda sık görülen mutasyonlardan biri c.247C>T (R83C) mutasyonudur.
    • GDH Tip 1a, GDH Tip 1’in yaklaşık %80’ini oluşturur.
  2. GDH Tip 1b:
    • Bu tip, glukozun hücre içindeki mikrozomal membranlardan taşınmasını sağlayan glukoz-6-fosfat translokaz enziminin eksikliğinden kaynaklanır.
    • Nedeni, SLC37A4 genindeki mutasyonlardır.
    • GDH Tip 1b, daha nadir görülür ve Tip 1a’dan farklı olarak bağışıklık sistemi ile ilgili sorunlar (nötropeni ve enfeksiyonlar) daha belirgindir.

Hastalık Nasıl Kalıtılır?
GDH Tip 1, otozomal resesif şekilde kalıtılan genetik bir hastalıktır. Bu ne anlama gelir?

  • Çocuk, hastalıkla ilgili genin hatalı birer kopyasını hem anneden hem de babadan alırsa hastalık ortaya çıkar.
  • Anne ve babada genin yalnızca birer hatalı kopyası varsa taşıyıcı olurlar ve genellikle herhangi bir belirti göstermezler.
  • Ailede bu hastalığın başka bireylerde de görülmesi durumunda genetik danışmanlık alınması önerilir. Bu danışmanlık, hastalığın risklerini ve taşıyıcılık durumunu anlamada yardımcı olur.

Belirtiler Nelerdir?
Hastalık genellikle bebeklik döneminde başlar. En yaygın belirtiler:

  • Karında şişlik (karaciğer büyümesi nedeniyle)
  • Kan şekeri düşüklüğüne bağlı nöbetler (havale)
  • Kanda yağ seviyesinin artması sonucu ciltte küçük yağ birikimleri (ksantomlar)
  • Büyüme geriliği, boy kısalığı ve geç ergenlik
  • Yüzde “taş bebek” görünümü

GDH Tip 1b’ye Özel Belirtiler:

  • Tekrarlayan enfeksiyonlar
  • Bağırsak iltihaplanmaları (örneğin Crohn hastalığına benzer şekilde)
  • Zayıf bağışıklık sistemi nedeniyle sık hastalanma

Hepatik Adenomlar ve Kansere Dönüşüm Riski
Bu hastalıkta karaciğerde adenom adı verilen iyi huylu kitleler gelişebilir. Adenomlar genellikle 10-20 yaş arasında ortaya çıkar ve çoğu zaman sorun yaratmaz. Ancak, iyi kontrol edilemeyen hastalarda adenomlar nadiren kansere (karaciğer kanseri) dönüşebilir.
Bu durumlarda karaciğer nakli gerekebilir. Karaciğer nakli hem kansere dönüşümü önlemek hem de hastalığın metabolik kontrolünü sağlamak için bir tedavi seçeneği olabilir.

Düzenli kontroller ve iyi bir metabolik kontrolle adenomların kansere dönüşme riski en aza indirilebilir. Adenomları takip etmek için düzenli olarak kan testleri (alfa-fetoprotein gibi) ve görüntüleme (ultrason, MR gibi) yapılmalıdır.

Hastalık Nasıl Kontrol Edilir?
GDH Tip 1’in tedavisindeki en önemli unsur diyet ve düzenli takiptir:

  1. Sık Beslenme: Çocuğunuzun kan şekerini dengede tutmak için en fazla 3-4 saatte bir beslenmesi gerekir. Gece boyunca tüple beslenme gerekebilir.
  2. Özel Besinler: Laktoz, fruktoz ve sükroz gibi şekerleri içermeyen özel mamalar ve çiğ mısır nişastası kullanılır.
  3. Ek Takviyeler: Kalsiyum, D vitamini ve bazı durumlarda başka ilaçlar gerekebilir.
  4. Kan Şekeri Kontrolü: Kan şekeri düzeyi 70 mg/dL’nin üzerinde tutulmalıdır.

GDH Tip 1b’ye Özel Tedaviler:

  • Nötropeni (düşük bağışıklık hücre sayısı) tedavisi için bazı ilaçlar (ör. G-CSF, empagliflozin) kullanılabilir.

Olası Komplikasyonlar

  • Karaciğerde adenomlar gelişebilir. Adenomların kansere dönüşme ihtimali vardır, bu nedenle düzenli takip çok önemlidir.
  • Uzun vadede böbrek yetmezliği, kemik zayıflığı (osteoporoz) veya büyüme sorunları görülebilir.
  • GDH Tip 1b’de enfeksiyon ve bağırsak sorunları daha sık görülebilir.

Acil Durumlar için Ne Yapılmalı?
Eğer çocuğunuzun kan şekeri düşerse:

  • Hızlıca doktorun önerdiği glikoz içeren bir sıvı verin.
  • Şiddetli durumlarda zaman kaybetmeden hastaneye başvurun.

Bu hastalıkla yaşamak düzenli takip ve özen gerektirir. Diyet tedavisine dikkat etmek ve doktor kontrollerini aksatmamak, çocuğunuzun sağlıklı bir yaşam sürmesini sağlayabilir. Ayrıca, genetik danışmanlık, ailede taşıyıcılık durumunun anlaşılması ve gelecekteki çocuklar için risk değerlendirilmesi açısından önemlidir.

Glikojen depo hastalığı tip 1 tanı, tedavi ve takibi için merkezimize başvurabilirsiniz. Merkez bilgilerimiz için tıklayınız.

Bu konu hakkında bize soru sorabilirisiniz.

Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: image.png
Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: ekran-resmi-2024-10-25-11.42.43-1.png